MOLLA ZAYDEM (ZAYDE MOLLA)
Ferizler Köyünden Molla Zahide lakabında bir kadın ile Göçbeyli’den Ali adında birine yakılmış bir türküdür.
Gökçe karga türküsünde adı geçen Zahide ile bir ilişkisi yoktur. O, Çitköylü’dür.
MOLLA ZAYDEM
Ferizlerin alt yanında gördüm izini
Duman sandım Molla Zaydem şalvarının tozunu
Bir daha görebilsem o güzelim yüzünü
Ölüm olsa şu ayrılık olmasa
Seni benden ayıranlar dünyasına doymasa
Arabalar gelir geçer iz olur
Topla şalvarını Molla Zaydem toz olur
Sevip sevip alamazsam söz olur
Molla Zaydem bu sevdalar olmasa
Seni benden ayıranlar dünyasına doymasa
Ferizlerin ortasında aman meyhane
İçtim, içtim Molla Zaydem oldum deli divane
Benim güzel yarim şu cihanda bir tane
Ölüm olsa şu ayrılık olmasa
Seni benden ayıranlar dünyasına doymasa
Selam söylen Ferizlerin toprağına taşına
Zaydem gelin oluyor duvak ister başına
Dayanamam Molla Zaydem o güzel bakışına
Canfesten yeleğine mor düğmeler diktin mi
Benim için ak gerdanına karanfiller ektin mi
Not: Paşaköy eğitmeni, türküde adı geçen Ali’nin Yunan işgali zamanında Ferizler Yunan karakolunu basıp onlara zayiatlar verdirerek köy halkına iyi davranmalarını sağlayan Zeybek Ali olabileceğini söylemiştir.
HACAMET ( HACI AHMET )
Ankara radyosu tarafından araştırılmış ve Manisa’ya ait olduğu söylenmiş bir türkümüzdür.
Bergama’nın yerel halk şairi Alacalar Köyünden Şair Dayı olayı vaktiyle şöyle nakletmiştir:
Padişahlık zamanından başlayıp Cumhuriyetin ilk yıllarında da borusunu öttüren Armağanlar Köyü civarında Hacı Ahmet adında bir eşkıya varmış. Bergama’da yaşayan Beyaz Hatice yüzünden birkaç cana kıymış ve bu yüzden Kaşıkçı dağlarına yerleşmiş. Daha sonra Ak oğlan adındaki bir şaki de ona katılmış. Fakat Hacı Ahmet’in başına hükümet ödül koyunca Ak oğlan kendini affettirmek için Hacı Ahmet’i öldürür ve ölüsünü Bergama’ya getirip teslim eder. Fakat zamanın kaymakamı onu da tutuklayıp hapse attırır. Diyarbakır’a sürgün giden Ak oğlan oralarda ölür.
Not: Abacılar inişi türküsündeki ak oğlanla buradakinin ilgisi yoktur.
HACAMET
Çıkamadım armanların düzüne
Sürmeler çekmiş Beyaz Hatçem gözüne
Niden uydun Beyaz Hatçem ilalemin sözüne
Urumdan Şama ünüm, şanım var benim
Yüz Hatçeye yetcek, malım mülküm var benim
Uzun olur telgrafın telleri
Yaktı beni Hatçemin dilleri
Hacamet dediğin bu çukurda ünleni
Vur davulcu davulların gümlesin
Gümledikçe Kaşıkçı dağları inlesin
Salkımıdar martinimin demiri
Teslim olmam ölüm Allah’ın emri
Ak oğlan, Hacamet’i bir kurşunda deviri
Urumdan Şama ünüm, şanım var benim
Hatçeme yetcek malım, mülküm var benim
Küme küme Armanların çamları
Aktı gitti Hacamet’in kanları
Ak oğlan beklesin gari damları
Vur davulcu davulların gümlesin
Gümledikçe Kaşıkçı dağları inlesin
AŞŞAKİ TARLANIN DARISI (FINDIK SIDDIKEM)
Bergama eşrafından Halli Aşık’ın anlattığına göre:
Oldukça güzel, kaşlı gözlü, kaymak tenli ve minyon tipte bir kadın olan (Fındık Sıdıka) Bergama’da, köylerde ve ovadaki eşraftan kişilerin oturak alemlerine katılırmış. Güzel şarkı ve türkü söyleyip, gerekirse oynarmış. Güzelliği nedeniyle birçok olaylara neden olmuş.
Türkünün güftesinden bir bölüm:
AŞŞAKİ TARLANIN DARISI
Aşşaki tarlanın darısı
Borcuma yetmez yarısı
Yeni baştan çıkarılmış
Kara Halil’in karısı
Arabası yan yana
Fındık Sıddıkem
Sarılalım can cana
Apan çeşme akmıyor
Yar yüzüme bakmıyor
Yar üstüne yar sevmiş
Hiç Allah’tan korkmuyor
Çardakta koyun
Fındık Sıddıkem
Hep sende oyun
Apan çeşme harılıyor
Sürme çekmiş parlıyor
Kara Halil’e bakarsan
Dizine vurup ağlıyor
Arabayı düzden çek
Fındık Sıddıkem
Sürmeni de gözden çek
Tenha yerlere gidelim
Kara koyunu güdelim
Bizi burda gördüler
Nasıl inkar edelim
Otluyorken koyun
Fındık Sıddıkem
Gel gari soyun
ÇAKIR MEHMET
Yeni cami mahallesinde benleriyle ünlü çok güzel bir Emine yaşarmış. Gözlerine herkesin hayran olduğu Çakır Mehmet ile bu Emine arasında çok büyük, herkesi kıskandıran bir sevgi vardır. Fakat Emine’ ye göz koyan Emir Ali adında biri daha vardır. Emine’ den yüz bulamayan Emir Ali iyice kinlenir ve bir gün değnek oyunundan dönen Çakır Mehmet’i Kulaksız Caminin yanında Karadut dibinde bekler ve görünce de öldürür.
Bu türkü de o acı sonun anısına yakılmıştır.
ÇAKIR MEHMET
YENİ Cami ile Değnek alanı arası
Algınmıdır Eminem Çakır Memetin yarası
Doktor gelsin, yok mu bunun çaresi
Ötme bülbül Eminem garip garip yuvada
Şimdiki kızlar yarim erkeklerden hovarda
Çakır Memeti Kulaksız Camide vurdular
Olanca arkadaşı koltuğuna girdiler
Anasına kara haberini üzülerek verdiler
Ötme bülbül, Eminem mezarımın taşında
Şimdiki kızlar yarim erkeklerin peşinde
Demirciler çifte döver kilidi
Nasıl kıydın Emir Ali Memet gibi yiğidi
Çakır Memet şu cihanda bir bir idi
Ötme bülbül Eminem dertli dertli yuvada
Çakır Memet hiç gülemedi dünyada
Not: Öyküyü, Demirciler mahallesinden tek arabacı Mehmet Efe, Eşref ustanın dükkanında anlatmış.
SANDIK ÜSTÜNDE SANDIK
Olay, Turanlı bucağı yöresinde geçmektedir. Düğünlerde ve oturak alemlerinde köçekliğiyle ün salmış çok güzel bir kadın olan Dudu kadın daha çok önemli kişilerin eğlencelerine katılırmış.
Yine bir eğlence gecesinde, konuk gelen efe grubunu ağırlamak için gençlerin yanında bulunan Dudu kadını oradan almak isterler. Gençler gitmesine izin vermeyince ortam gerginleşir. Efeler durumu hazmedemezler ve gençlerin üzerine yürürler silahlar patlar, bıçaklar çalışır ve sonuçta bir çok genç insan hayatını kaybeder. O güne kadar efeleri sempatiyle karşılayan halk, elleri kınalı yavuklularını kaybeden genç kızlar, artık efeleri nefretle anarlar. Bu olaydan sonra Dudu kadında Bergama’yı terk eder.
SANDIK ÜSTÜNDE SANDIK
Sandık üstünde sandık
Aman efeler yandık
Düşünmeden söz verdik
Biz sizi bir adam sandık
Haydi yarim çevresi saçaklı
İşte geliyor elleri bıçaklı
Samanlık dolu saman
Aman efeler aman
Ellerimiz kınalı
Düğünümüz ne zaman
Haydi yarim elleri kınalı
İşte geliyor keklik simalı
Dudum Dudu başları
Dudumun hilal kaşları
Saat da beşte geliyor
Dudumun oynaşları
Haydi yarim gel Dudum gel
Amanda yallah sar Dudum sar
ÇAKIR AYŞE (Dilber yarim)
Kozak yöresine ait çok eski türkülerimizden biridir. Bugün oyunu Kozak’ta çok sevilerek oynanmaktadır.
Milli mücadele yıllarında büyük yararlılıklar gösteren Aşağıbey’li Çakıcı Rahmi Efe ile Çakır Nazire için söylenmiş bir türküdür. Ancak Nazire isminin türküde geçmesi istenmediğinden daha sonra Ayşe olarak değiştirilmiştir.
ÇAKIR AYŞE
Kapusu var halkalı Çakır Ayşem
Sular akar dalgalı Dilber yarim
Seni sevdiğim için çakır Ayşem
Benim başım sevdalı dilber yarim
Sevdalandım vay başım çakır Ayşem
Sensin benim yoldaşım dilber yarim
Sana fıstık kırarken Çakır Ayşem
Çatladı azı dişim dilber yarim
Yayladaki tek gülümsün Çakır Ayşem
Bağımdaki bülbülümsün dilber yarim
Benim çitlembik gözlü Çakır Ayşem
Has bahçede sümbülümsün dilber yarim
Su akıyor oluktan çakır Ayşem
Kuş bakıyor kovuktan dilber yarim
Aç kapını gireyim Çakır Ayşem
Donacağım soğuktan dilber yarim
BERGAMA ZEYBEĞİ TÜRKÜSÜ
Eskiden kermeslerde ve avcılar gününde özellikle söylenip oynanan, beğenilen bir türküdür.
AMANDA YALLAH
Amanda yallah çaktım çaktım yanmadı
Yosmanın kızı sözlerime kanmadı
Amanda yallah aman aman Bergama
Bergama kazan kazan ver bana
Amanda yallah tabancası belinde
Yosmanın kızı cümle alem dilinde
Amanda yallah kaldır bezi bak camdan
Yosmanın kızı be usandım bu candan
Amanda yallah üç metelik beş mangır
Yosmanın kızı kollarını sen kaldır
Amanda yallah aman aman Bergama
Bergama kazan kazan ver bana
İNCE MEHMET
İnce Mehmet’in nereli olduğu bilinmiyor. Ancak Paşaköy, Doğancı, Örenli, Ferizler ve Göçbeyli yörelerinde iyi tanınmaktadır.
İnce Mehmet, iyi bir nişancı, mert ve cesur bir kişidir. Sadece zorbalara direnirmiş. Halka zulüm eden zaptiye ve saray subayları ile çatışırmış. Halk bu yüzden kendisini İnce Mehmet Efe olarak anmış ve adına türkü yakılmış.
İNCE MEHMET
İnce Mehmet efem martin takmış koluna
Selam vermiş efem hem sağına soluna
Nasıl kıydın efem bunca zaptiyenin canına
Aman dostlar sürgün geldim yorgunum
Yorgun değil Çakır Zeliha’ya vurgunum
Bir taş diktim değirmenin bendine
Selam söyleyin mülazımın kendine
Akıl eremez aman efelerin fendine
Aman dostlar sürgün geldim yorgunum
Yorgun değil keman kaşa vurgunum
İnce Mehmet efem inip gelir inişten
Her yanları görünmüyor gümüşten
Karar kurmuş efem vazgeçemez bu işten
Aman dostlar sürgün geldim yorgunum
Yorgun değil ben Zeliha’ma vurgunum
----------------------------------------------------------------------------
Değirmen arkından aman atlayamadım
Fişenklerim döküldü aman toplayamadım
Düşmanlarım kaçtılar aman haklayamadım
(Bu son sözlerin bu türküye ait
Aman dostlar sürgün geldim yorgunum olmadığı söylenmektedir)
Yorgun değil aman hilal kaşa vurgunum
ÜÇ KEMERİN DİBEĞİ (Emin Ağanın kızı)
Türküdeki Tevhide yani Emin Ağanın kızı çok güzel bir kızdır. Üçkemerde
Yaşamaktadır. Tevhide’yi bir kez olsun görmeye herkes can atarmış. Öyle ki Üçkemer gençleri ile başkaları arasında çok büyük kavgalar olurmuş.
Sonuçta, bir akşam damın üstünden bir düğünü izlerken, ona ulaşamayan bir kişinin sıktığı kurşunla ölmüştür.
ÜÇ KEMERİN DİBEĞİ
Üç kemerin dibeği, Tevhidem sallar göbeği
Çok sallama göbeği, düşürürsün bebeği
Emin Ağa kızı, hadi yosmam sen yaktın bizi
Üçkemerden geçelim, kuzulara yonca biçelim
Doldur tevhidem kadehi, karşılıklı içelim
Emin Ağa kızı, güzel Tevhidem sen yaktın bizi
Üçkemerin taşları, cıvıldaşır kuşları
Tevhideyi vurmuşlar, yabanın sarhoşları
Emin Ağa kızı hadi yosmam sen yaktın bizi
Üçkemerde yas doldu, Tevhidemize ne oldu
N’olduysa bize oldu, Tevhide ecelsiz öldü
Emin Ağa kızı, güzel Tevhidem sen yaktın bizi
ARABAM TEKER MEKER (Naciyem)
Bu gün unutulmuş olan bu türkü ve oyunu kermesin 2.yılında 22-28 Mayıs 1938 de Kaşıkçı köyü kadınlarının oynadığını ve çok beğeni topladığını biliyoruz.
ARABAM TEKER MEKER NACİYEM
Arabam teker meker Naciye’m
Kaşıkçı’ya kum çeker aman yarim, Kaşıkçı’ya kum çeker
Kaşıkçı’nın kızları Naciye’m
Oynayıpta diz çöker aman yarim, oynayıp da diz çöker
Amanda Naciye’m, canlarım Naciye’m,
Soyunda gir koynuma aman yarim, soyunda gir koynuma
Soyunup da girmezsen koynuma,
Günahlarım boynuna aman yarim, günahlarım boynuna
Arabam teker meker Naciye’m
İçinde gülbeşeker aman yarim, içinde gülbeşeker
Kaşıkçı’nın kızları Naciye’m
Parayı cepten çeker aman yarim, parayı cepten çeker
Amanda Naciye’m canlarım Naciye’m
Soyunda gir koynuma aman yarim, soyunda gir koynuma
Soyunup da girmezsen koynuma
Günahlarım boynuna aman yarim, günahlarım boynuna
Arpa ektim kuytuya Naciye’m
Karar olmaz uykuya aman yarim, karar olmaz uykuya
Herkes varmış uykuya Naciye’m
Biz çekilem kuytuya aman yarim, biz çekilem kuytuya
Amanda Naciye’m, canlarım Naciye’m
Soyunda gir koynuma aman yarim, soyunda gir koynuma
Soyunup da girmezsen koynuma
Günahlarım boynuna aman yarim, günahlarım boynuna
Not: Türkünün farklı söylenişi aşağıdaki gibidir.
Arabam teker meker Naciye’m
Bergama’ya kum çeker aman yarim
Bergama’ya kum çeker
Bergama’nın kızları Naciye’m
Oynar oynar diz çöker aman yarim
Oynar oynar diz çöker
Amanda Naciye’m, canlarım Naciye’m
Oynevede gel bana aman yarim
Oynevede gel bana
Oyneyipte gelmezsen Naciye’m
Günahlarım boynuna aman yarim
Günahlarım boynuna
Arabam teker meker Naciye’m
Kendisi gülbeşeker aman yarim
Kendisi gülbeşeker
Bergama’nın kızları Naciye’m
Aklı baştan çeler aman yarim
Aklı baştan çeler
Amanda Naciye’m canlarım Naciye’m
Oynevede gel bana aman yarim
Oynevede gel bana
Oynayıp da gelmezsen Naciye’m
Günahlarım boynuna aman yarim
Günahlarım boynuna
KARANFİL YALAKLARI
Bergama’da, bayram, hıdrellez, Cuma şölenleri ve kızların kendi aralarındaki eğlencelerinde sıkça oynanan güzel bir oyun ve karanfil üzerine yakılmış türküsü.
Türkünün her satırındaki sözler ikişer kez okunur.
KARANFİL YALAKLARI
Ah aman karanfil yalakları Ah aman karanfilim budama
“ “ Bergama konakları “ “ hiç gelmiyon odama
“ “ Gülsuyunla yıkanmış “ “ göğsündeki gülleri
“ “ Yarimin yanakları “ “ koklatmıyon adama
Ah aman karanfil eker misin Ah aman karanfilim serende
“ “ bal ilen şeker misin “ “ insaf senin nerende
“ “ dünyada yaktın beni “ “ kabahat sende değil
“ “ ahrette çeker misin “ “ sana gönül verende
Ah aman karanfil katar oldu Ah aman karanfilim süt beyaz
“ “ ayrılık beter oldu “ “ biz ayrıyız iki yaz
“ “ askere giden yiğidim “ “ o tatlı dillerini
“ “ gözümde tüter oldu “ “ şimdi de mektupla yaz
Not: Şu dörtlük de söylenmektedir
Ah aman baykuş bakar kovuktan
“ “ sular akar oluktan
“ “ anne ben evlenicem
“ “ korkuyorum soğuktan
NACAKOĞLU
Olayın yaşandığı yıllarda Bergama’da bir çok kahvehaneler vardır. Bunlar efelere aittir. Bubaç’ın Mustafa efe, Toprakçı’nın Mehmet efe, Arap efe, Koca efe ve Nacakoğlu Hüseyin efenin kahvehanelerinde kendi yandaşları bulunurmuş. Nacakoğlu içlerinde en sert, en kabadayı olanıdır. Ondan çekinen bazı kişiler Narlı zeybek ile Koca efenin Mehmet’i Nacakoğlu’na karşı kışkırtırlar, düşman ederler. Bir gece Nacakoğlu sevdiği Baylan Nazmiye’nin evinden çıktığında pusu kurarak öldürürler. Olay bu kadarla kalmamış ve efenin yandaşları diğerlerine baskın yapıp bir çok ölüme neden olmuşlardır. Nacakoğlu türküsü de bu olaylar üzerine yakılmış ve türkünün eşliğinde bir de zeybek oyunu yapılmıştır.
Öyküyü aktaran Saim Yay, bir zamanlar Bubaç’ın Mustafa efenin olan arasta içindeki Yusuf Ağa’nın kahvesinde olayı dinlediğini söylemiştir.
NACAKOĞLU HÜSEYİN EFENİN TÜRKÜSÜ
Nacakoğlu iner gelir inişten
Dört bir yanı görülmüyor gümüşten
Baylan Nazmiye çelgin düşmüş cümbüşten
İnce bele kemer sıkmış gümüşten
Sürmeler mi çektin ela gözüne
Baylan Nazmiye’m gel otur dizime
Nacakoğlu kahvesini pişirir
Doru atı kişneyerek eşinir
Düşmanları onu bunu şivşirir
Narlı zeybek fişenkliğin devşirir
Sürmeler mi çektin ela gözüne
Baylan Nazmiye’m gel otur dizime
Harputlu çıkmazına durmuşlar
Nacakoğlu’na pusu kurmuşlar
Mehmet ile Narlı zeybek
Nacakoğlu’nu can evinden vurmuşlar
Hiç uyulur mu fitnelerin sözüne
Pusu yakışır mı efeliğin özüne
Kana bulanmış martinlerin kalayı
Böyle dağılır mı efelerin alayı
Narlı zeybek yazık senin şanına
Neden girdin Nacakoğlu’nun kanına
Hiç uyulur mu fitnelerin sözüne
Pusu yakışır mı zeybekliğin özüne
KADIN HALK OYUNLARI TÜRKÜLERİNDEN
ENTARİSİ MAVİLİ VE YÜCELER
Eskiden düğünlerde bunları ve diğer türküleri musevi şarkıcı Baro ve arkadaşları kendi aksanları ile söylerlermiş.
YÜCELER
Ey yüceler, yüceler, yuva yapar böceler
Hiç aklımdan çıkmıyor, seviştiğimiz geceler
Hayda güzelim oyununa maşallah
Maşallah gelin olur inşallah
Mor şalvarım var benim, bedenime dar benim
Şu karşıda oynayan, ela gözlü yar benim
Haydai güzelim ayağını tek tek bas
Seni seviyom ister öldür ister as
Pencerem ipek perde, perdenin ucu yerde
Güller, sümbüller açar, yarin oynadığı yerde
Haydi güzelim oyununa maşallah
Maşallah gelin olur inşallah
ENTARİSİ MAVİLİ
* Bu türkü de düğünlerde, kız evi eğlencelerinde söylenip oynanmıştır. Herhangi bilinen bir öyküsü yoktur.
Entarisi mavili, nerden aldın kavili
Evvel böyle değildin, şimdi gönlün büyüdü
Aman yele lom yele ley lom
Yandım yele lom yele ley lom
Sarı kurdelem ensiz, sarardım soldum sensiz
Seni dinsiz imansız, nasıl olursun bensiz
Aman yele lom, yele ley lom
Yandım yele lom, yele ley lom
Entarisi al basma, alıp uvara asma
Sen benimsin ben senin, her lafa kulak asma
Aman yele lom, yele ley lom
Yandım yele lom, yele ley lom
KARŞIDAKİ ÇALTILIK (Kadın oyunu)
Karşıdaki çaltılık yale lom aman yale lom
Belinde var altılık yale ley lom...
Gelin bakın oğlanla yale lom aman yale lom
Oynayanlar satılık yale ley lom...
Karşıda fener gelir yale lom aman yale lom
Fitili yanar gelir yale ley lom...
Benim sevgili yarim yale lom aman yale lom
Otada oynar gelir yale ley lom
Bakırçayın çakılı yale lom aman yale lom
Bergama’nın bakırı yale ley lom...
En güzel oynayanı yale lom aman yale lom
Sevdiğinin şatırı yale ley lom...
Bahçelerde bal kabak yale lom aman yale lom
Açılmış tabak tabak yale ley lom...
Bergama’dan kız almak yale lom aman yale lom
Cennetten gül koparmak yale ley lom...
Bergama’nın hanları yale lom aman yale lom
Mavi boya camları yale ley lom...
Benim sevgili yarim yale lom aman yale lom
Öldürüyor canları yale ley lom...
BERGAMA ZEYBEĞİ (Zeybek oyun havası)
Amanda yallah amanda aman Bergama
Bergama kazanda kazan ver bana
Amanda yallah çaktım çaktım almadı
Cavırın gızı sözlerime ganmadı
Amanda yallah tabancası belinde
Cavırın gızı cümle alem dilinde
Amanda yallah aç perdeni bak camdan
Cavırın gızı ben usandım bu candan
Amanda yallah üç metelik beş mangır
Cavırın gızı kollarını sen kaldır
Amanda yallah amanda aman Bergama
Bergama kazanda kazan ver bana
AK ÇEŞMENİN TAŞLARI
Bergama köylerinden birinde yaşayan baygın bakışlı Halime’nin türküsüdür. Türkünün oyunu da kız oyunları arasında yerini almıştır. Ak çeşme ise, bayram, hıdrellez, hasat şenlikleri gibi günlerde halkın toplanıp çeşitli eğlenceler düzenledikleri ak mermerlerden yapılmış çeşmenin adıdır.Türkünün sözleri içinde geçen halkalı şeker, sadece Bergamada’da yapılan ortası delikli şekerdir. Eskiden nişan tepsisi içinde yer alan çerezle birlikte bu şekerde dünür evine gidermiş. Çerezin ise en makbulu tabi ki kozak fıstığıdır.
Ak çeşmenin taşları baygın Halimem, cıvıl cıvıl kuşları
Halkalı şeker çam fıstık baygın Halimem, gara gara gaşları (2 defa)
Vardım çeşme başına baygın Halimem, yazı yazdım daşına
Gızlar gelsin okusun baygın Halimem, akıl goysun başına (2 defa)
Ak çeşme güne bakar baygın Halimem, suları boşa akar
Senin gara gaşların baygın Halimem, bilsen ne canlar yakar (2 defa)
Dama çıkma baş açık baygın Halimem, arpalar gara gılçık
Bende gönlün var ise baygın Halimem, al bohçanı yola çık (2 defa)
BERGAMA EFESİ (Kahramanlık türküsü)
Savaş tarihinde ünlüdür adın
Güzel Bergama’nın yiğit efesi
Gök gibi gürledin, şahlandı atın
Dindi her tarafta baykuş nefesi
Binbir dağ çiçeği başta çemberin
Oyalar işleyen o dilberlerin
Kimisi genç kızdır, kimisi gelin
Sana destan düzer Kozak deresi
Düşman derse aman aman dur efe
Elini öpeyim durma vur efe
Savur kurşununu gitsin hedefe
Sönsün melunların zafer hevesi
Güzel Bergama’nın yiğit efesi
Güzel Bergama’nın yiğit efesi
KALENİN BEDENLERİ
Kalenin bedenleri, çevirin gidenleri
Ah ne güzel baş bağlıyor, Bergama güzelleri
Öldürdün beni, gül idim soldurdun beni
Kalenin karşısına, gün doğar karşısına
İnsan böyle yapar mı, ah kapı bir komşusuna
Öldürdün beni, gül idim soldurdun beni
ÇEKİRDEKSİZ
* Bağ bozumu günlerinde “şarapma şenliğinde” yani pekmez kaynatımlarında söylenir ve oynanırdı.
Bağlarım çekirdeksiz bağlarım
Bağlarım gece gündüz ağlarım
Bağına kule yapsana
Pencereden baksana
Sana dünür geliyor
Liraları taksana
Bağlarım çekirdeksiz bağlarım
Bağlarım gece gündüz ağlarım
Bağına kule yapıver
Pencereden bakıver
Bana dünür geliyor
Evde yoklar deyiver
Bağlarım çekirdeksiz bağlarım
Bağlarım gece gündüz ağlarım
Asmayı daldırayım
Üzümü bandırayım
Evetleme nazlı yar
Annemi kandırayım
AL BASMA
*Söyleniş tarihi çok eski olan bu türkü, düğünlerde, kız evi eğlencelerinde söylenip, oynanırdı.
Al basmadan şalım var, aman yele yele lom
Suya giden yarim var, yele lom
Al oğlan sevdiğini, aman yele yele lom
Bu dünyada ölüm var, yele lom
Zeytin yağ şişesini, aman yele yele lom
Kaldır yarim akmasın, yele lom
Gözlerine tembih et, aman yele yele lom
Başka yare bakmasın, yele lom
Bergama’nın kalesi, aman yele yele lom
Taştandır yıkılmıyor, yele lom
Ben bugün yari gördüm, aman yele yele lom
Hiç canım sıkılmıyor, yele lom
Avlunun ortasında, aman yele yele lom
Kına kardım tasında, yele lom
Bergama yıkılmasın, aman yele yele lom
Yarim var ortasında, yele lom
SUCAHLIYI BASTILAR (Dağıstanlı Ali Efe)
Dağıstan köyü, Ayazköy ile Dündarlı köyü arasındaki arazide Kafkaslardan gelen kişilerce kurulmuş bir köydür. Ali efe bu köyde doğup, büyümüştür.
Türkünün öyküsünü zamanın jandarma çavuşlarından, operasyona da katılan Sadrettin Yalçın, Av. Haluk Ökeren’e anlatmıştır.
Ali efe, mert, dürüst, cesur bir gençtir. Cumhuriyet öncesi hükümet zaptiyeleriyle köyde çıkan bir mesele yüzünden tartışır. Köylünün önünde zaptiyelerin itip kakmasından gururu kırılan Ali, eline geçirdiği bir silahla pusu kurarak zaptiyeleri vurur. Silahlarını ve fişeklerini alıp Sucahlı dağlarına kaçar. Kapu kayalar denen mevkiye yerleşir. Padişah hükümeti yakalamak için çalışır fakat başarılı olamazlar. Önce İzzet sonrada başkaları yanına yandaş olarak gelir ve Ali, artık Ali efe olarak anılmaya başlanır. Fakat bu adamlar civar köylere iyi davranmazlar. Bu durum köylüleri Ali’den soğutmaya başlar.
Cumhuriyetin ilanından sonra hükümet, onun gibilere af çağrısında bulunur. Fakat Ali efe çağrıya uymadığı gibi güvenlik güçlerine de ateş açar. Bunun üzerine İzmir valisinin de bulunduğu bir operasyon sonucu Ali efenin ölüsü şehirde bir ağaca asılmış daha sonrada hükümet binasının çevresindeki parmaklıklara bağlanmıştır.
GÖKÇE KARGA
Diğerleri olduğu gibi bu öykü de Halkevi eski başkanlarından Av. Haluk Ökeren’nin tuttuğu notlardan alınmıştır. Anlatan; Belediye emekli nikah memuru THM öğretmeni Hüseyin Ayalp’dir.
Bergama yöresine yerleşen göçerlerden bazıları kıl çadırlarda yaşarken öykümüzün geçtiği aşiret, hayıt ve söğüt dallarından ördükleri çitlerin içini ve dışını yağlı çamur ve saman tozları ile kardıkları harçla sıvarlarmış. Üstünü de çavdar sapları ile kapladıkları evlerde yaşarlarmış. Ayrıca nakliye işlerinde kullanmak üzere kağnı arabalarının üzerine de çitten damperler örerlermiş. Bugün Çitköy olarak bildiğimiz çitçiköy halkı şimdiki yerleşim alanını mera olarak kullanmışlar.
Gökçe karga, siyah tüylerinin yanı sıra mavi, yeşil ve sarı tüylerle süslü bir kuştur. Genelde servi ağaçlarında barınır.
Bin dokuz yüzlü yılların başlarında Çitköyde namı köylerden şehirlere taşmış güzeller güzeli Zahide adında bir kız yaşarmış. Zahide ile sözünün eri, güçlü kuvvetli, yakışıklı Halil İbrahim birbirlerini çok severlermiş. Zahide’yi isteyen çokmuş ama Halil İbrahim’den çekinirlermiş. Bir gün kızlar hep birlikte köyün çıkışındaki çamaşırlıktayken Zahide’yi kaçırmak isterler. Bunu duyan Halil İbrahim gelirken yolda kurulan pusuda can verir. Zahide kurtulur fakat Halil İbrahim ölür. Adına yakılan türkü şöyledir.
Not: Sn. Şamil Kutlu, Halil İbrahim’i vuranların ova köylerinden bir grup olduğunu aktarmıştır.
GÖKÇE KARGA
Gökçe karga olaydım
Servilere konaydım
Gelip geçen yolculardan
Ben Zahidemi soraydım
Servide kuru dal var
Göbekten kaydı şalvar
Halibram oğlanı vurdular
Gayri Allah’a yalvar
Zaydem sana ne oldu
Gül benzin birden soldu
Tez gelin jandarmalar
Halibram oğlan vuruldu
Avlunun ortasında
Mor mintan arkasında
Halibram oğlanı vurdular
Çitköyün ortasında
Tesbihimin mercanı
Mor şişenin fincanı
Mevlam övmüş yaratmış
Zaydem gibi bir canı
KIRMIZI BUĞDAY
Bergama ve yöresi Yunan işgali altındayken Yunan askerleri, köylünün elindekini, tarlasındakini alır gider, ancak tohumluk kadar zahire bırakırmış. Köylüler de tarladaki başak tanelerini toplar, harman yerlerinin süprüntülerini temizler, öğütürmüş.
Alibeyli Köyünden Arap Ali Osman Efe, Yunan ambarlarını basıp, zahireleri köylülere dağıttığı için Yunan askerleri efeden korkar, çekinirmiş.
Bir gün, Göçbeyli, Kadıköy, Bölcek’deki Yunan birleşip, Ayasköy’den de makineli tüfek alarak efenin geçeceği yola pusu kurarlar. Bu sırada Alibeyli Köyünden, Bölcek’e Cuma namazına giden Ali Osman Efe yolda, tozlu, topraklı buğdaylarla dolu heybesini, güçlükle taşıyan bir kadıncağız görür. ‘Hala, bende sizin köye gidiyorum, ver hele heybeni kapına kadar götürüvereyim’ der ve heybeyi omuzladığı gibi yürümeye başlar. Tam Sarıcalar Köyünden akan dereye geldiğinde Ali Osman Efenin üstüne ateş açılır. Yaralanmasına rağmen kendisini bir mısır tarlasına atan efe birkaç yunanlıyı da vurur. Yaşlı kadın da,üzülerek dökülen buğdaylarını toplar ve Bölcek’e giderek olayı anlatır, köy halkı hemen efeyi aramaya çıkarlar fakat efe, Cingedeki arkadaşlarının yanına gitmeyi başardığı için onu bulamazlar. Ararlarken içlerinden biri efenin kanına bulanmış buğday tanelerini alır üstlüğünün içine koyar. Ekim zamanı gelince de tarlanın bir köşesine bu kanlı buğdayları eker. O yıl tarlanın köşesine ekilen buğdaylar öyle güzel olmuş, öyle büyümüş ki hatta renklerinin de kıpkırmızı olduğu rivayet edilir.
ABACILAR İNİŞİ
Halk türküleri öğretmeni Aloğlu İsmail Efe, Beyin Salih ve Ahmet Dimdan türkünün öyküsünü Ali İhsan Güngül’e anlatmışlardır.
Eskiden Şadırvan Cami karşısında Ekin Loncasının yanında aba dokuyan esnafa ait bir iş hanı vardır. Orta doğunun en iyi abalık kumaşı Bergama’da ve bu handa dokunmaktaydı. Onların içinde de en iyisi Gücüğün Mehmet Emin’in torunu Hakkı oğlandır. Viran kapıdan Şadırvana inen caddeye de ‘Abacılar inişi’ denmektedir.
Türküde adı geçen Hakkı oğlan yakışıklı bir gençtir. O geçerken tüm kızlar, pencerelere, cumbalara koşar onu seyrederlermiş. Hatta ahenk yerlerinde bir oyuna kalksa da görsek denirmiş. Mevlüde ise Çukurbağ’da oturan Hakkı oğlana aşık bir kadındır. Öyle ki Mevlüde terzi dükkanının karşısına geçer saatlerce oradan ayrılmazmış.
İsmail Hoca ve arkadaşları Müsella bayırında (Müsella bayırı, Viran kapının yanındaki tepenin adıdır.) sofra kurup otururlar, saz çalıp türkü söyleyerek eğlenirlermiş. Yine böyle bir gün eğlenirken, içlerinden biri yokuşu gösterek ‘Abacılar inişi’ diye sazın teline vurur. Diğeri ise ‘Saatımın gümüşü’ diye devam eder. İsmail Hoca’da ‘Hiç aklımdan çıkmıyor Gaymak Mevlüdem Hakkı oğlanın sevişi’ deyince de türkünün girişi ortaya çıkıverir. Hoşlarına gider, gülerler, birkaç kez daha tekrar edip arkasını getirirler.
Bugün türkünün söyleniş şeklinde bazı müstehcen sözler çıkarılmıştır. Hakkı oğlan da halk arasında efendiliği ile tanınan, sevilen bir kişi olduğundan onun adı da ‘Ak oğlan’ olarak değiştirilmiştir.
FERİZLER ARGINI ATLAYAMADIM
Araştıranlar; Turgut Tedik, Halk eğitim müdürü Hidayet Güngör ve Ali İhsan Güngül. O yıllarda Ferizler’de okul müdürlüğü yapan Bergamalı Ayhan Öztekin’in yardımlarıyla Kara Ali’nin dedesinden dinlemişlerdir. Olayı bizzat izleyen Kara Ali’nin dedesi ağanın adını açıklamak istememiştir.
Köyün zengin ağalarından birinin yanında kahyalık yapan Paşaköy’lü Ali ile ağanın güzel kızı Cemile birbirlerini severler. Ancak ağa bu olaya karşı çıkar ve Ali’yi kovar, iyice sinirlenen ağa kızını da hırpalar. Fakat gençlerin birbirlerine olan aşkı bitmez, devam eder. Ağa bu sefer son çareyi Ali’yi ortadan kaldırmakta bulur. O sıralarda yörede nam salmış Örenli köyünden Yusuf efe, (Örenlili Yusuf) ağanın evine gelir, ağırlanırmış ve kahya Ali de hizmette bulunurmuş. Yine ağanın evinde olduğu bir gün Yusuf efe, Ali’yi göremeyince nerede diye sorar. Ağa hemen bir şeytanlık düşünerek ‘sorma efem, sorma. O sütsüz benim biricik kızıma göz koymuş. Kovaladım, dövdürdüm buna rağmen peşini bırakmıyor. Hatta bir keresinde seni Yusuf efeye şikayet ederim dediğimde...efe, dilim varmıyo ama sana da çok kötü küfürler etti’ deyince, Yusuf efe kızanlarına ‘ilk gördüğünüz yerde o itin işini bitirin’ der.
Günlerden bir gün Ali, birkaç davarıyla birlikte çit köyü ile ferizler arasında meşeli bayırdadır. Uzaktan Ali’yi gören Yusuf efenin kızanları ona seslenirler. Ali de onlara doğru yönelince açtıkları ateşle orada öldürürler.
Bu olayı babasının yaptırdığını öğrenen Cemile de Ali’nin vurulup dibinde öldüğü meşe ağacına kendisini asarak yaşamına son verir.
İşte güzel Cemile ile Kahya Ali arasındaki bu tertemiz duygu yürekler yakar olmuş. Çok geçmeden adlarına şu türkü yakılmış.
Ferizler argını atlayamadım Ferizler başından eğildim,geçtim
Fişenklerim döküldü, toplayamadım. Dört yanımdan kurşunlanıp,
Dostlar düşman olmuş, anlayamadım Yığıldım,düştüm
Amanın da efeler amanın Herkes düşmanmış
Öldürmen beni Ben buna şaştım
Güzel de Cemilenin yoluna Amanın da efeler amanın
Soldurman beni. Öldürmen beni
Bir ağanın sözüyle
Soldurman beni.
Gide gide Bir meşeye dayandım.
Her yerimden kurşunlandım.
Kana bulandım.
Cemilem ele kaldı,ben ona yandım.
Amanın da efeler amanın
Öldürmen beni.
Güzel de Cemilemin yoluna
Soldurman beni.